3 Nisan 2010 Cumartesi

Fethi Naci






Türk yazar ve eleştirmen Fethi Naci, 83 yıl önce bugün dünyaya geldi

İsmail Naci Kalpakçıoğlu, Fethi Naci adını 1953'ten sonra yazdığı eleştirilerde kullanmaya başladı.Fethi Naci, (asıl adı İsmail Naci Kalpakçıoğlu) (d. 3 Nisan 1927,Giresun - ö. 23 Temmuz 2008, İstanbul). Türk yazar ve eleştirmen.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirdi. 1940 yılından itibaren çeşitli ve dergilerde, şiir ve öyküleri yayımlandı. Fethi Naci adını 1953'ten sonra yazdığı eleştirilerde kullanmaya başladı. 1965'de Gerçek Yayınevi'ni kurdu. Yayınevinde başlatılan "Yüz Soruda" dizisi büyük ilgi gördü. Türk edebiyatına özellikle eleştirileriyle büyük katkılarda bulundu.



 İnsan Tükenmez (1956)
Gerçek Saygısı (1959)
Azgelişmiş Ülkeler ve Sosyalizm (1965)
Emperyalizm Nedir? (1965)
Azgelişmiş Ülkelerde Askeri Darbeler ve Demokrasi (1966)
Kompradorsuz Türkiye (1967)
100 Soruda Atatürk'ün Temel Görüşleri (1968)
On Türk Romanı (1971)
Edebiyat Yazıları (1976)
100 Soruda Türkiye'de Roman ve Toplumsal Değişme (1981)
Eleştiri Günlüğü (1986)
Bir Hikâyeci: Sait Faik-Bir Romancı: Yaşar Kemal (1990)
Gücünü Yitiren Edebiyat (1990)
Roman ve Yaşam (1992)
Eleştiride 40 Yıl (1994)
40 Yılda 40 Roman (1994)
Reşat Nuri'nin Romancılığı (1995)
50 Türk Romanı (1997)
Şiir Yazıları (1997)
60 Türk Romanı (1998)
Kıskanmak (1998)
Sait Faik'in Hikâyeciliği (1998)
Yaşar Kemal'in Romancılığı (1998)
Yüzyılın 100 Türk Romanı (1999)
Dönüp Baktığımda (1999)

Kaynak: Vikipedi

Marlon Brando


Marlon Brando
Marlon Brando 1963.jpg1963'te Marlon Brando
Doğum adıMarlon Brando, Jr.
Doğum3 Nisan 1924
Omaha, Nebraska
Ölüm1 Temmuz 2004
Los Angeles, Kaliforniya
Resmî sitesihttp://www.marlonbrando.com/
Akademi Ödülleri
En İyi Erkek Oyuncu
1954 
On the Waterfront
1972 
The Godfather
BAFTA Ödülleri
En İyi Erkek Oyuncu
1953 
Viva Zapata!
1954 
Julius Caesar
1955 
On the Waterfro
Marlon Brando (3 Nisan 1924 - 1 Temmuz 2004) 20. yüzyılın en önemli sinema oyuncusu olarak gösterilen, Oscar kazanmış Amerikalı aktör. Küçük yaşta tiyatroya başlamış olan aktör,New York'ta Lee Strassberg, Elia Kazan ve Emir Zahirovic'den senelerce oyunculuk dersi almıştır. Ancak kendisi üzerinde en önemli etkiyi Stella Adler'in (dolaylı olarak ünlü Rus tiyatrocu Stanislavski'nin) yapmış olduğunu ısrarla belirten Brando, Actors Studio'nun kurucularından olmasa da 1952'den itibaren stüdyonun dünya çapında ün kazanacağı dönemde başında bulanan Lee Strasberg'in kendini hocaların hocası gören kibirli tavrı karşısında hep muhalif olmuştur. Oyunculuk hayatı üzerinde, bir zamanlar Henry Fonda'yı sahnelere kazandıran tiyatrocu annesinin etkisi olduğunu da yadsımaz. "Hala Hollywood'da bulunmamın tek nedeni parayı reddedecek ahlaki cesaretimin olmayışıdır" diyecek kadar cesur, 1974'te The Godfather filmiyle aldığı Oscarı reddedecek kadar da asi biriydi. 2. Oscarını Amerika'nınKızılderililere karşı uyguladığı politikayı protesto etmek için ödülü almaya dahi gelmemiştir. On the Waterfront (Rıhtımlar Üzerinde) ile gerçekleştirdiği performansla tüm zamanların en iyi oyuncularından biri olduğunu kanıtladı; ama Brando'nun yakın dostu Elia Kazan'ın da bu başarıda rolü vardı. Elia Kazan film için başta Frank Sinatra ile anlaşmış olmasına rağmen, yapımcı Spiegel'in de etkisiyle Brando'yu başrole koymuştur. Kült filmler arasına giren bir diğer filmi ise "Last Tango in Paris"'te Bertollucci ile çalışmıştır. Brando ülkesinde Kızılderili ve siyahların hakları için aktif olarak çalışmış, bu yollarla pek çok düşman edinmiştir. Oğlunun mahkemesinde kendisini 'ateist' olarak tanımlasa da, dini inancı bulunduğunu hayatının akışında pek çok yerde belirtmiş, özellikle kızılderili manevi inançlarına kendini yakın hissettiğini belirtmiştir.

ROL ALDIĞI FİLMLER 

Kaynakça 

2 Nisan 2010 Cuma

Giacomo Giralomo Casanova



Özgeçmişi 

Casanova 1725'te Zanetta Farussi ile Gaetano Giuseppe Casanova aktörlerinin oğulları olarak Venedik'te doğar. Casanova soyadını biyolojik babasından değil, annesinin kocasından almıştır. Gerçek babası Michele Grimani olarak bilinen Patrik ailesinin bir üyesiydi ve bir zamanlar ikisinin de çalışmış olduğu San Samuele tiyatrosunun sahibiydi. Aile çocuklarına çok ilgi gösterdi. (Casanova 6 çocuktan en büyüğüydü-Francesco (1727) evlilik dışı dünyaya gelmişti, diğer 4 çocuk Giovanni Battista (1730), Faustina Maddalena (1731), Maria Maddalena Antonia Stella (1732) ve Gaetano Alvise (1734) Gaetano'nun çocuklarıydı) Casanova'nın kendisi birçok evlilik dışı çocuğa babalık yapardı ama kendi anne babası gibi onlara gereken ilgiyi hiçbir zaman vermedi.
Gaetano 1733'te ölmeden önce Grimanis'e ailesine bakması için yalvarması Casanova'nın Padua'da yatılı bir okula gönderilmesinin nedeni olur. Böyle bir zamanda sadece orta veya üst sınıf bir ailenin oğlunu okula göndermesi normal karşılanan bir durumdur. Bir öğrenci olarak müthiş bir sabır gösterir ve kısa zamanda öğretmenin gözdesi olur, normalde hazırcevap, bilgiyi şiddetle arzulayan ve sürekli meraklıydı. Karşı cinsiyetle ilk burada iletişime geçti; 11 yaşındayken öğretmenin kızı bir anda ona ilk cinsel doyumunu (orgasm) verdi. 16 yaşında Hukuk doktorasını aldığı Padua Üniversitesi'nden ahlak felsefesi, kimya, matematik ve hukuk dersleri gördü. Şiddetle eczacılığa ilgiliydi; hevesli ve çoğu zaman içgüdüsel olarak iyi bir doktor olmasına karşın eczacılıkla ilgili bir kariyer yapmaması içinde kalmış bir üzüntü olmuştur.
Bir seven olarak Casanova'nın başarılı olmasındaki neden, 18. yüzyılda, kendi zevkine düşkün olduğu kadar karşı cinsin kendisinden keyif alması için özen göstermesidir. Ayrıca kendisinin ayartılmış olmasından hoşnutluk duyardı; çoğunlukla muhteşem bir baştan çıkartıcı, kendisini kadınları arzu etmedeki sembol olarak görmeyi tercih ederdi. Takip ettiği güzel kadınları sevdiğine inanırdı ve onun zamanı için anormal bir şekilde, onlara eşit, aynen sevgili arkadaşları gibi muamele edip hadiseleri bittikten sonra ise uzun süre boyunca arkadaş kalırdı. Sırf deneyim olsun diye birkaç erkekle de yattı ve yaşamı boyunca travestisme ilgisi vardı. Zührevi hastalık ve kumar, hayatında göze çarpanlardan sadece ikisiydi. Kumar yüzünden bir sürü şansı hem kazandı hem kaybetti; Paris'te bir devlet piyangosu başlatarak zengin oldu, ama parasını bir ipek fabrikasına yatırarak kazandığı tüm parayı kaybetti.
Casanova, sayısız yolculuğunda, Papa Clement XIII, Büyük Catherine (Katrin, Katerin), Büyük Frederick (daha sonrada güzel bakışlarına yorumda bulunan), Madame de Pompadour, Fransızca öğretmeni Crebillion, Voltaire, Benjamin Franklin gibi daha birçok tarihsel figürle karşılaşır. Mozart'ın Don Giovanni galasında mevcut bulunmuş ve büyük bir olasılıkla Lorenzo Da Ponte'nin opera kitabında son dakika düzeltmeleri yapmıştır. Casanova işadamı rolünü aldığı halde, diplomat, casus, politikacı, filozof, sihirbaz ve yazardır aynı zamanda. Yirminin üzerinde kitap ve çok sayıda oyun, (Polonya'nın kuşatmasını ve tarihini anlatan çevirisi- "Istoria della tubolenze della Polonia") hayranlıkla beğenilir. Hazırcevaplık, sosyal büyü ve paranın kendisine bedavaca verilmesi yaşamının büyük bir kısmını kaplar.

Kaynakça 

Günün seçkin resmi



Royal Avenue, Belfast
Royal Avenue, BelfastAntrim
(Fotokrom, Detroit Publishing Co., 1890-1900 yılları arası)
Üreten: Detroit Publishing Co.

Sabahattin Ali

ikipedi, özgür ansiklopedi

Sabahattin Ali
Sabahattin ali.jpg
Doğum25 Şubat, 1907
Eğridere, Gümülcine Sancağı (Bugün Ardino, Bulgaristan)
Ölüm2 Nisan, 1948 (41 yaşında)
Kırklareli
Cinayet
MilliyetTürk
MeslekŞair, Öykücü,
Romancı, Çevirmen
İlk eseriDağlar ve Rüzgâr (1934)


25 Şubat 1907'de Edirne Vilayeti'nin Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere kazasında doğmuştur. Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921) Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren 
Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış,Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930). Yurda döndükten sonra Aydın ve Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır.
Hayatı
 [değiştir]

Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), bir yıla mahkum olarak Konya ve Sinopcezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933). Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır. 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945).
"İçimizdeki Şeytan" romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947). Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle "Milli Şef" İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır.Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi".
Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından Jandarma karakolunda katledilmiş[1] daha sonra da cesedi 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmuştur. Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve CHP üyesi ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.[2]

[değiştir]Edebi kişiliği

Sabahattin Ali yazı yaşamına şiirle başlamış, hece vezniyle yazdığı ve halk şiirinin açık izleri görülen bu ürünlerini Balıkesir'de çıkan ve Orhan Şaik Gökyay tarafından yönetilen Çağlayan dergisinde yayımlamıştır (1926). Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan (1926 - 1928) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, ilk öyküsü "Bir Orman Hikayesi" Resimli Ay'da yayımlanmıştır (30 Eylül 1930). Toplumsal eğilimli bu öyküyü Nazım Hikmet, şu sözlerle okurlara sunmuştur: "Bu yazı bizde örneğine az tesadüf edilen cinsten bir eserdir. Köylü ruhiyatının bütün muhafazekâr ve ileri taraflarını, iptidaî sermaye terakümünü yapan sermayedarlığın inkişaf yolunda köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, tabiatın deniz kadar muazzam bir unsuru olan ormanın muğlak, ihtiraslı hayatını, kımıldanışların zeki bir aydınlık içinde görüyoruz".
Sabahattin Ali'nin halk şiirinden esinlenerek yazılmış şiirlerini içeren Dağlar ve Rüzgâr (1934) adlı kitabı yazın çevrelerinde ilgi uyandırmış, örneğin Yaşar Nabi, Hakimiyeti Milliye'de şu övücü satırları yazmıştır: "Bu kitabın mümeyyiz vasfı halk edebiyatı tarzında bir deneme teşkil etmesidir. Sabahattin Ali'nin tecrübeli muvaffak neticeler vermiş. Ve bize, şiirleri doğrudan doğruya bir halk şairi elinden çıkmamış olduklarını hissetirmekle beraber, o tanıdığımız ve sevdiğimiz samimi edayı tattırabiliyor. Komplike imajlardan kaçınılmış olması, bu şiirlere büyük bir sadelik vermiş. Ancak, Sabahattin Ali, bu kitabından sonra şiirle ilgilenmemiş, sadece öykü ve roman yazmıştır. 'Leylim Ley', 'Aldırma Gönül' gibi halk dilinden yararlanarak yazdığı şiirler herkes tarafından bilinir.

Eserleri [değiştir]

Şiir [değiştir]

Bestelenen Şiirleri [değiştir]

Öykü [değiştir]

Oyun [değiştir]

Roman [değiştir]

Çeviri [değiştir]

Kaynakça 

HERŞEYİMSİN

Sen; benim vazgeçilmezimsin.
Geceler boyu düşlediğim,
Rüyalarımı şiirlerle süslediğim
Su gibi aş gibi.
HERŞEYİMSİN !
Sen; benim tek tutuklu yanım,
Yıllar boyu sürgünlerim.
İçimden söküp atamadığım mahpusluğum,
Hürriyetim, kana kana içtiğim suyum.
HERŞEYİMSİN !
Sen; benim yüreğimde hiç bitmeden kanayan,
Bir ömür dermanı bulunmayan.
İçimde her an ağladığım yanım,
Canım, kanım, tek varlığım.
HERŞEYİMSİN !
Sen; benim umutlarımın kadını,
Düşlerimin tek sultanı.
Unutamadığım atamadığım,
Hayattaki en tatlı yanım.
HERŞEYİMSİN !

VARLIĞIN YETER

GELMİYORSA BANA SENDEN BİR KELAM
SİTEMİM YOK SANA VARLIĞIN YETER
NE BİR ŞİKAYET VAR NE DE BİR EVHAM
SEVDİRMEN DEĞİL Mİ EN BÜYÜK SELAM

SENİ ANDIĞIMDA GONCA GÜL TÜTER
HASRET-İ ATEŞİN SÖNMESE BİLE
SENİ SEVİYORSAM TEVEKKÜL YETER
NASİB-İ VUSLATIN GELMESE BİLE

Gittin


Gittin..
ben arkandan sadece baktim.
oysa;söylenecek o kadar cok seyim vardi ki...
"gidersen iyiye dair ne varsa icimde yitirecegim hepsini.
gidersen sönecek icimdeki ates
ve bir daha kimse yakamayacak.
gidersen karanliga mahkum edeceksin günlerimi
o karanlikta yolumu kaybedecegim"diyecektim sana.
konusamadim...


Gittin..
gidisini görmemek icin gözlerimi kapattim
öylesine acidiki icim tutup koparsalardi kolumu
bacagimi nu kadar aci duymazdim.
acim yas olup akmaliydi gözlerimden.
aglayamadim....


Gittin..
seni delicesine bir tutukuyla seviyordum oysa
tutkum seninle olmakti tutkum teninde erimek
tutkum hayati seninle sadece paylasmakti
anlatamadim....


Gittin..
gidisini önlemek icin tutmak vardi ellerinden
ellerim degil miydi her dokunusumda seni ürperten?
ürperdin yine biliyorum.
bir kez dokunsam bir kez tutsam ellerini
gitmek icin biriktirdigin bütün cesaretin kaybolurdu
tutamadim...


Gittin..
bir yikim gibiydi gidisin
sen adim adim uzaklasirken benden
cöküp kaldi bedenim oldugu yere
nice terk edilislere dayanan yürek bu kez yenilmisti
bu kadar zayif degildim ben kalkmaliydim
kalkamadim...


Gittin..
oysa geldigin gün gidecegini biliyordum
hazirdim gidisine
kacak zamanlari yasiyorduk
zaman bitecek ve sen gidecektin
bense gidisinin ertesi günü
hayatima kaldigim yerden yeniden baslayacaktim
baslayamadim...


Gittin..
bir sey söyledin mi giderken?
"kal" dememi istedin mi?
son bir kez "seni seviyorum"dedin mi?
"bekle beni dönecegim"diye umut verdin mi?
beynim öylesine ugulduyorduki
duymadim...


Gittin..
nereye gittigin önemli degildi
binlerce kilometre uzakta da olsan
iki metre ötemde de farketmiyordu
artik yoktun ve asil bu düsünce beni felc ediyordu
bu yokluk duygusundan kutulmaliydim
kurtulamadim...

BEN SENİ SEVDİM Mİ?SEVDİM, KİME NE

BEN SENİ SEVDİM Mİ?SEVDİM, KİME NE
TUTTUM,TA İÇİME OTURTTUM SENİ
ALDIM,OKŞADIM SAÇLARINI,ÖPTÜM
İÇTİM YUDUM YUDUM GÜZELLİĞİNİ
BEN SENİ SEVDİM Mİ?SEVDİM ELBETTE
BENDEYDİ ÖZLEMLERİN EN KORKUNCU
ÇILDIRIRDIM SEN NE KADAR UZAKSAN
AŞK DEĞİL,HİÇ DOYMAYAN BİR ŞEYDİ BU
BEN SENİ SEVDİM Mİ?SEVDİM DOĞRUSU
SEVDİKÇE TAMAMLANDIM,BÜTÜNLENDİM
BİRİ VARDI AĞLAYAN GECELERDE
BİRİ VARDI SANA TUTKUN;O BENDİM
BEN SENİ SEVDİM Mİ?SEVDİM EN BÜYÜK
EN SOLMAYAN GÜLLER AÇTI İÇİMDE
ÖMRÜMÜ DEĞERLİ KILAN BİR ŞEYDİN
SEN BENİM BOZBULANIK GENÇLİĞİMDE
BEN SENİ SEVDİM Mİ?SEVDİM,ÖYLE YA
BİR ÇİZGİYE VARDIM SENİNLE BERABER
VE BİRGÜN ORDA YİTİRDİM SENİ
BEN SENİ SEVDİM Mİ?SEVDİM NE HABER

Ne Güzelmiş Sevmek

Dun ilktir korkmadan
Dun ilktir kendini katarak
Dun ilk kez seni seviyorumu fisildadin yurekten
Ne guzelmis hayat megerse
Megerse ne kadar parlakmis mavi
Ne huzurluymus yesil
Ne guzelmis ozgurluk
Dun ilk kez gozyasin degdi yuregime
Dun ilk kez degdi elim ruhuna
Ne kadar cicek varmis yollarda
Ne guzel kokarmis cicekler
Ne guzelmis mahallem
Ne guzel oynarmis cocuklar
Ne guzelmis cigliklari
Ne yakisirmis dala yaprak
Ne yakisirmis yapraga yesil
Ne guzelmis gokyuzunde suzulen marti
Ne yakisirmis denizin mavisine vuran beyaz golgesi
Dun ilk kez bir sarkimiz olsun dedin
Ilk kez ayni notalarda
Ayni sevdali yurekler oldugumuzu bildik
Megerse ne guzelmis sarkilar
Megerse ne guzelmis yildizlarin altinda sevismek
Ne guzelmis mavi nurdan bir irmaga bulanmak
Dun ilk kez guldun sevdali
Dun ilk kez al beni
Saril bana sicacik dedin
Megerse ne guzelmis ask
Megerse ne guzelmis sevmek
Ne guzelmis sevilmek
Ne guzelmis bulbulun gule aski
Ne guzelmis bahar
Ne guzelmis baharda asik olmak
Dun ilk kez sen benimsin dedim
Dun ilk kez mahcup gulumsedin
Ilk kez ben seninim dedin
Megerse ne guzelmis ait olmak
Megerse ne guzelmis aska esaret
Ne guzelmis yollar
Ne guzelmis yollari asmak bir yudum sevda icin
Dun ilk kez ruyanda al beni dedin
Ilk kez ruyalarimizda bulusacagiz dedin
Megerse ne guzelmis uykular
Ne guzelmis geceler
Ne guzelmis dusler
Ne guzelmis sevismeler
Megerse ne guzelmis seni sevmek
Ne guzelmis duslerde ismini sayiklamak

Ya Son Veda... Ya Merhaba!

Kardelen çiçekleri kadar sabırlı mısın 
Bir ömür sevmeye kararlı mısın 
Benimle misin yoksa firarda mısın 
Benimleysen dön gel, yoksa hiç durma! 

Gerçek mi sevdan oyunda mısın 
Uzaktada olsan yanımda mısın 
Ellere kışta bana baharda mısın 
Bahardaysan dön gel, yoksa hiç durma! 

Dağlar kadar güçlü ayakta mısın 
Hala ayrıldığımız sokakta mısın 
Yendin mi gururunu yoksa savaşta mısın 
Yendiysen dön gel yoksa hiç durma! 

BEBEĞİM


DOĞDUĞUN GÜN BEBEĞİM.....


HER ŞEYİ FARKLI GÖRDÜ GAÖZLERİM....

AĞAÇLAR BAŞKA YEŞİLDİ.....

GÜNEŞ BAŞKA PARLADI....

GECE OLDU ARDINDAN....

YILDIZLAR GÖZ KIRPTILAR....

SANKİ MUTLULUĞUMU....

BENİMLE PAYLAŞTILAR....

GELDİLER BİR BİR YANIMA.....

BAŞLADILAR KONUŞMAYA.....

FISILDAYA FISILDAYA......

AKIL VERDİLER BANA....

GERÇEKLEŞTİ MURADIN.....

BAK İŞTE KOLLARINDA...

HAYDİ GÖZLERİN AYDIN.....

SIKI SARIL SEN ONA...

EBEDİYETE KADAR....

ONU YANLIZ BIRAKMA.....

DEDİKTEN SONRA......

BİR ANDA....

GİTTİLER UZAKLARA......



SEN EVİMİN ÇİÇEĞİ..

SEN GÖZÜMÜN BEBEĞİ.....

İNAN BEN SENDE BULDUM.....

EN BÜYÜK GÜZELLİĞİ......

123 Flash Menu

Kodlama ile uğraşan amatör profesyonel kişiler için mükemmel bir flash menü hazırlama programı. SWF formatında kayıt edebilme imkanı sunan programı kullanırken ayrıca kendi sitesinden bir çok template indirebilirsiniz. Buradan bu templateleri alabilirsiniz.


Programın içeriğinden bir kaç özellik:

  • Yüzlerce hazır template ve daha fazla template için tıklayınız
  • Tamamiyle özelleştirilebilen menü seçenekleri. İstediğiniz yazı tipi ile yazma kolaylığı
  • Çoklu dil ile flash menü yaratma
  • XML dosya türü ile de düzenleme
  • Tek bir web sayfasında çoklu menü yaratabilme imkanı
  • Otomatik önizleme
  • Otomatik Flash boyutu hesaplama
  • Embed font desteği
  • Popüler web sağlayıcıları için destekleme
  • Menü içeriğinin fare tıklaması yada sürüklemesi ile ayarlanabilmesi
  • Ses desteği
  • Otomatik olarak HTML kodlarını yazması
  • Dinamik template hazırlama değiştirme
  • Hazır templateleri beğenmezseniz özel template yaratma
  • URL alanı için gelişmiş script desteği
  • HTML kodlarını gösterme ve kopyalama desteği
  • Resim düzenleme
  • Animasyon efekt ve tranparanslık verebilme özelliği
  • Menü içeriğini kaydırma
  • Kolay kişisel menüler yaratabilme
  • Frame koyma desteği
  • Enine boyuna stiller yaratma desteği
  • Gölge fading efekt destekleri
  • Kendi web sağlayıcısı ile yayınlamadan önce test etme imkanı
Programı Yükle

Antivirüs Programı (nod32 Türkçe) + Crack


Birçok arkadaşımızın makinesi virüslü ve solucanlı durumdadır ve bir çoğumuz da bunun farkında değiliz. Piyasada birçok Antivirüs programı bulunmakta ve birçoğuda istediğimiz gibi Bilgisayarımızı koruyamamaktadır. Defalarca ödül almış, gerek ben gerekse tanıdığım bir çok şirketinde kullandığı ve test ettiği ve hepsininde kullanmaya devam ettiği bir Antivirüs programı olarak sizlere tavsiye ediyorum...

Birçok arkadaş Scriptleri tanıtırken, scriptlerine virüs/solucan bulaştığını görmekteyim. Bunada iyi bir çözüm olabilmesi adına sizlere bu başlığı açıyorum..

Son olarak diyebileceğim şudur; Scriptiniz ve Makineniz için En iyi Virüs/solucan Antivirüs Programı.

Türkçe Ana Sayfa: ESET - NOD32 Antivirüs

Nod32 3.X : Download Link FULL!

kurulum : dosyayı yükledikten sonra exe'yi çalıştırın ve bekleyin, kurulum için gerekli bütün ayarlamaları kendisi yapacaktır sizin yapacağınız tek şey güvenlik duvarını aktif yada pasif etmek.
deneme süresi 31 gündür ve bu süre hiç bitmez

MIRC Script


mIRC popüler bir Internet Relay Chat müşteri milyonlarca insan tarafından kullanılan ve kuruluşların binlerce, paylaşım, iletişim, oyun ve iş dünyası ile etrafında IRC ağlarında birbirlerine. Porsiyon Internet topluluk içine bir değer üzerinden on yıl, evrim geçirdi mIRC güçlü, teknoloji güvenilir parçası ve eğlenceli. Burada mIRC indirebilirsiniz.

Download